18 Aralık 2014 Perşembe

İşte Öyle Bir Şey.


Öylesine bir boşluktu aslında içimdeki. Anlam veremediğim, susmak istediğim ama susmama izin verilmeyen alelade anlamsız bir boşluk. Açılan elleri sevmem, sevmiyorum ben. Acınılası bir kadın değil anlaşılası bir kadın olmayı seçiyorum her zaman. Güçsüz yanlarımın farkındayım, ama benden başka farkında olanlar da varmış bunu anladım aslında. Sanki biliyorlar da inadına inadına üzerine oynuyorlar gibiydi işte. Çok şey yapmak istememiştim aslında, mutlu etmeyi istedim. Ama mutlu olmadan mutlu etmenin ne kadar fuzuli bir iş olduğunu gözyaşlarını gördüğümde anladım. İlk defa arkamda neler bıraktığımı fark ettim o gün. İlk defa neden bu kadar kimsesiz ve yalnız olduğumu anladım. Biliyor musun! Ben ilk defa o gün büyük bir günahkar olduğumu fark ettim aslında. O kadar  utandım ki anlatılamaz. Bazı duyguların tarifinin olmadığını biliyorum artık. Affetmek ve acımak arasında o incecik çizginin de farkına vardım. Meğer oldum sandığım ben ne kadar da hammışım. Bildiğimi sandığım bir çok şeyden aslında haberim bile olmadığını fark ettim. 
Çok güçsüz kaldığınızda ve birilerinin sevgisine ihtiyaç duyduğunuzda yanınızda olsunlar istersiniz. Bu aslında sevdiğinin yanında olma hissiyatıyla denk değildir; yalnızca bir omuz ararsınız. Gördüğünüzde gardınızı korkmadan, güvenerek indirebileceğiniz. Yardım istersiniz açıkça. Uzanan elleri geri çeviremezsiniz, o kadar güçsüzsünüzdür ki çünkü. 
Kısacası nankörlük ve bencillik doğamızda var olan bir olgu. Konu kendinizseniz bir çoğumuzun gözü göremiyor maalesef kimseyi.
Tek bildiğim vicdan denen olgunun insanın kemiklerine kadar kemirip, bitirdiği..



16 Aralık 2014 Salı

..

....

Çok Özledim Seni Adam, Çok.


Uzun zaman sonra tekrar düştün aklıma. Elimde olmadan yine seni aramışım onu fark ettim. Özlemek nasıldır Allah biliyor ya saç tellerimden ayaklarıma kadar biliyorum artık. O kadar özlemişim ki seni. Sadece bir fotoğraftı gördüğüm. ama onunla da kalmadı; kokun geldi burnuma, gülüşün, kızışın, sitem edişin.. Sonra silsile halinde günahlarım geldi aklıma. Nasıl incittiğim, nasıl kırdığım, nasıl üzdüğüm seni.. Bir kere daha parça parça oldum, lime lime ettim kendimi yine. Sanki bakmaya bile hakkım yokmuş gibi fotoğrafına, omuzlarım çöktü, pişmanlık dediklerini kalbimin en içinde hissederek izledim seni. Sanki bastırıyor biri kalbime acımadan gibi. Sanki tam bir oh çekecekken seni çıkarıyor karşıma gibi.. Burun direği sızlarmış evet! Doğruymuş o dedikleri.. Off inan ki anlatamıyorum, inan ki içim acıyor. Hasret kalmak böyle bir şeymiş. Hani deli sevdiğin birini kaybettiğinde avuçların kucağına düşer ve aklın gidip gelir ya; hiç bir uzvumu kontrol edemiyorum inan. Dur dediklerim, sus dediklerim olmuyor artık. Yastığa başını koyduğunda her şey gidiyormuş da bir sen kalıyormuşsun işte. Aklımın her odasını dolduruyormuşsun nedensiz. Aklıma geldiğinde yada birini sana benzettiğimde yalnızca avuçlarımı deli gibi sıktığımı fark ettim. İyi değilim evet! Olmak istiyor muyum onu da bilmiyorum. Sanki verdiğin acı hoşuma gidiyor, fuzuli misali.. Acıyı değil seni sevmek, seni özlemek bu..Karşılaşmamız için dua ederken, aynı zamanda ne yaparım korkusu sarıyor beni. Ne derim, nasıl bakarım yüzüne. Hangi durumumun açıklaması vardı ki ne diyerek çıkacağım karşına. Off ne vardı ki hata yapmasaydım. Ne vardı sevgini kucaklasaydım, ne vardı seni yarı yolda bırakmasaydım.. O zaman daha da neşeli bir blog yazarı olabilirdim mesela, her gün yemek tarifleri verebilirdim, makyaj bloğum olabilirdi mesela.. Ben acımı paylaşmayı seviyorum, sanki paylaştıkça bir nebze daha azalıyorlar gibi geliyor. Sanki milyonlar okuyor gibi, korksam kaçabileceğim bir sürü insan var gibi geliyor. Aman ne biliyim işte. 
Seni o kadar çok özlüyorum ki adam, yemin ediyorum her yerimdesin. Acın, sızın her yerimde, uzansan çekip alabilirsin gibi. Daha yazılacak okadar çok acı var ki. 
Tek bildiğim hep sen olacaksın, ve söz veriyorum bu bombok ruhum, Rabbimin yarattığı tertemiz bedenimden ayrılana kadar sen diyeceğim.
Seni çok fazla özledim adam.


5 Ağustos 2014 Salı

AŞKIM ACIDAN GEÇMEDİ Kİ, ACIM AŞKINA UĞRADI SADECE..


Çok da kararmamıştı halbuki hava. 
Sadece yürümek istedim..
Sessizliği, odamdaki hayaleti sever oldum sayende.
Kalbimle konuşmayı seviyorum; aklımın karışmadığı anlarda, harika bir organ olup çıkıveriyor.

Uzun yıllar omzumu yasladığımın, bir anda geçip gitmesi filmimden, yüreğimin gardını da düşürmüş besbelli.
Asrın kahramanının son dövüşü gibi bir hırsla saldırıyor çünkü artık yüreğim.
Son gösterisi, son showu gibi..

Seninleyken; birimizin adı geçtiğinde diğerinin adının konduğu bir cümleydik biz.
Ben varsam vardın, sen varsan vardım.
Artık büyümüştük, sözler telefon tellerine takılmamalıydı.
Noktalar yüzlere çarpmalıydı sanırım.
Mimiklerini görebilmeliydim giderken, sesini duymalıydım.
Hani olur ya belki titrerdi..
Aralık kapıları sevmem, ya kapanmalı cereyanda kalmamalıyım,
Yada açılmalı ki nefes alabileyim.

Birini her gün öldürüp, diriltmek günah mıdır?
Her gün bir uzvunu koparıp, ertesi gün canlandırmaya çalışmak yada?
Acısını yüreğinden başlatıp, taa parmak uçlarına kadar itmenin var mıdır bir hükmü?
Aşk davaları bu dünyada görülmüyor belki, evet!
Ama ya inanırsan.. Rab en büyük mahkemeyi senin için kurdu sevgilim.
En mükemmel şahitler, en mükemmel hakim..

Acının kattığı değerleri biliyorum,
Sezen Aksu' nun da söylediği gibi; belkide acıdan geçmeyen şarkılar biraz eksik, 
Aşklar da öyle.
Aşkım acıdan geçmedi ki;
Acım aşkına uğradı sadece.

Her aşk gibi sen de pusulamı alıp ellerimden,
Omzuma bir yük daha yükledin ve yol verdin.

Oysa ben senin yürüdüğün yoldaki taşları,
Avuçlarım patlarcasına tertemiz bırakan kadın, 
Feraşe..
Senin yüreğin kupkuru iken, gözlerinden düşen sırılsıklam incilerine,
Son hayat suyu gibi saldırıp, seni kurtaran kadın, ben,
Feraşe..
İpek tenin derime batarken, avuçlarımızın arasında ülkeler, kıtalar varken;
Aradaki soğukta dona kalan, tir tir titreyen kadın,
Feraşe..

Ne oldu?
Yürürken ağaçtan düşen, benimse üzerine bastığım, sararmış ve kurumuş adam, Sen..
Aşkım kazandı.
Kalbim kazandı.
Benimse avuçların kucağımda, gözyaşlarıma havuz..
Sen öylece kal.
Ben senin sessizliğine aşıkmışım adam..



16 Temmuz 2014 Çarşamba

ÇÜNKÜ ÇOK KÜÇÜKSÜN..



Hayat kısa değilken, belki de çok şey yaşayacakken ölüm sessizce giriverir aralarına.
Henüz yaş küçük olduğu için anne kokusu hala en favori kokudur aslında.
Kimse kaybetmek için yaşamaz, aslında en hazırın diyen de en çabuk pes edecek olandır.
Büyük bir gürültüyle uyanırsınız.
Hani arabalar mıcırlı yolda giderken yolla lastik ilişkisinden doğan o ses var ya, onun gibi işte..
Daha da ağırı..
Ev size göre mahremdir.
Siz ve istedikleriniz dışında girilemez!
Hane-i tecavüzdür değil mi?
Sonra odanızdan kapınızın kırılırcasına tekmelendiğini duyarsınız, 
Kapı eninde sonunda açılır,
İçeridelerdir artık.
Kulaklarınızı tıkasanız da o ses gitmez.
Sonra yavaş yavaş odalardan alınır, ev önlerine çıkartılırsınız.
Küçüksünüz lan, baya baya küçüksünüz.
Anlam veremiyorsunuz.
Ama bir şeylerin yolunda gitmediği aşikar..
Sonra iki kaşınızın ortasında daha önce çok görmediğiniz bir şey belirir..
Silah namlusu..
Tehdit edilirsiniz.
Ama o kadar küçüksünüz ki, sanırım bu şehirde kocaman bir oyun var dersiniz içinizden.
Evet o şehirde oyun var çocuk!
Konuşan ölür.
Babanı alıp götürürler, sebep yok.
Annen her zamanki gibi seni arkasına, eteklerinin arasına almaya çabalarken,
Nefesinin havaya karıştığını görürsün,
Annen o oyuncakla öldürülür.
Ölümü bilmediğin için henüz,
Korkmaya başlarsın, çünkü ölüm yoktur aslında senin için,
Sadece annen ses vermiyordur ağlamalarına.
Bir koku yayılır etrafa, Kan Kokusu..
Hani hiç gitmez ya,
Burnunu kazır gibi çakılır da kalır orada.
Heh öyle bir his işte.
Sonra o kadar korkmuşsundur ki işersin altına.
Bir yandan utanırsın bir yandan da anneni beklersin temizlenebilmek için.
Artık kimsen kalmamıştır.
Sen ve oyuncaklı asker dışında.
Sarılmak istersin, çünkü senden çok büyüktür.
Senden büyük merhamet ederdi ya sana hep, işte ondan.
Ama sana değen tek şey oyuncağıdır.
itekler seni.
Sonra askerin arkasında su gibi bir melek belirir,
Gülümser..
Korkun azalmıştır, gülüyorsa merhamet eder çünkü..
Seni kucağına alır, alnını okşar..
Oyuncağı çarpmıştı ya hani askerin,
kanayan alnını siler.
merhametin kolunda yola çıkarsın.
Sonra bir kapı açılır,
Senin gibi bir sürü Filistinli bebekler ordadır..
Annem nerde peki dersin meleğe, ve babam?
Oradadır derler,
Annen gülümser ya uzaktan, sarılmak çok başkadır. 
Alnında nur, sesinde ipeklik..
O kadar miniktin ki çocuk,
ve İsrail o kadar acımasızdı ki..
Sen ne yapabilirdin ki..
Bebekler günahsızdır!
En azından bebeklere merhamet et İsrail!
ve biliyorsun değil mi!;
Onların gözünden akan her damla yaş için,
Kalplerinin korkudan attığı her dakika için,
Etlerin uzayana kadar yanacaksın..
Rabbim bu acımasızlığa susar mı sence!
Daha söylenmesi gereken çok beddua var..





10 Haziran 2014 Salı

..


Aslinda cok sey degildi istedigim.
Sadece birazcik gulumsemek..
Gulmek degil, gulumsemek.
Hani gulersem biri susuturur gibi,
Hani kendimi durduramam da kahkaha atarim gibi.
Gittikce ictenlesir ve kopamam gibi.
Kendime bakiyorum aynada,
Ne aci bi ifade ama aciyorum kendime.
Yillar istedgi oyunu oynamis da,
Sonunda diskalifiye edilmisim gibi.
Can kirikligi bu.
Kocaman okyanusta minicik bir katre.
Ferase karismis okyanusa,
Sanki kocanan bir balik yutmus da onu,
Hazmedemiyor gibi.
Sadece bunaldigimda akan incilerim,
Artik yolunu bulmuslar.
Derler ya hani su yolunu bulur..
Simdi kocaman bir okyanus olmus icim,
Kalbimse minicik bir katre.
Ne okyanusa ait gibi ne de kendi basina gibi.
Her daim yem, her daim saf.
Ben tertemizdim adam!



3 Haziran 2014 Salı

Sus! Seni Senden İyi Bilen Biri Var.


Nasıl kalp kırar ki bir insan bile bile.
Nasıl acımaz yüreği, bir başka yüreği ezip geçerken.
Sanki taştanmış gibi.

Yüreğimdeki her kelime ayrı bir savaşçı.
Hepsi deli gibi cenk etmek iterken,
Dudaklarıma varamadan, düşüp kırılıyorlar.

"İster istemez içimi kemiriyor, dudaklarımdan çıkamayanlar,"
"İster istemez dilimin ucuna düşüyor, fikrimin çatısına tutunanlar.."

Derken hayat bana bir şey fısıldadı;
Gülmek yalan, en ince, en doğru olandır ağlamak..
Öyleydi de..
Taştan olan her şey bir gün toprak olacak dedi.
-'O' ndan geldik, O' na gideceğiz Feraşe.'
Ve sessizce yineledi; LA TAHZEN! İNNALLAHE MEANA!

Senin kırık yanlarını, kanayan gönlünü onaracak biri var.
Herkes konuşsun bırak!
Seni senden daha yi bilen biri var!
Gözlerinden dökülen her bir incin' in ayrı ir hesabı var.
Bu yüzden ya hem cennet hem cehennem var.

LA TAHZEN İNNALLAHE MEANA!





28 Mayıs 2014 Çarşamba

NEFES GiBi..


Düş bahçelerimdi dağıttığın.
Sanki en ince ayarlarımla oynadın da düzelemiyorum gibi.
Ben çok farklı bir dünya yaratmıştım ikimize.
Sen prenstin ben de prensesin.
Çocuk gibi.
Düşündükçe bir gülümseme alıyor beni.
Seni güzel hatırlıyorum!

Ölemezmişsin gibiydi.
Sanki senin fıtratında ölmek yok gibi.
Sanki her nefes sana bahşedilmiş,
Her gün sana doğuyormuş gibi.
Öldün!

Arkanda kocaman bir boşluk bırakarak,
Sana doğan güneşini alarak,
Nefesleri çalarak,
Avuçlarımda sadece karanlığı bırakarak öldün, gittin!

Sanki kalbimdeki açık bir yara,
Yağmur yerine tuz yağıyor gökyüzünden,
Ve ben boylu boyunca uzanmışım yola,
Acı artık nefes olmuş,
Gözyaşım güneş..

Ölüm sana olmadı,
Yakışmadı.

Kabrinde bir prenses var şimdi,
Sana meftun..
Al da katla artık yüreğimi,

-"Çok soğuk değil mi?"
+"Olsun, nefesin sımsıcak Feraşem!"


26 Mayıs 2014 Pazartesi

Affet..


İçimde hiç bitmeyen bir şarkı çalıyor sanki.
Ve ben hep aynı yerde sayıklıyorum.
Kalbimden söylüyorum şarkını.
Dudaklarımı bıçak açmasa da kalbimde tarifsiz melodiler var şuan.
Kalbimin köreldiğini duydum bugün,
Evet! Kalbim körelmiş.
Acıya doyduğundan mıdır nedir,
Artık bir duvar örmeye başladığını gördüm bugün.
Sanırım artık saçma sapan davranmaktan vazgeçiyor.
Aklımla yollarını ayırmışlar.
Sanırım artık tek başına karar vermeyi planlıyor.

Eğilip kulağına sessizce; "-Geç Kaldın Kalbim!" dedim bugün.
Hemde çok geç kaldın.

Tren istasyonlarındaki sarı çizgi gibiydi aşkın benim için,
Geçersem rüzgarla beraber karışırmışım gibi rüzgarına..
Ben hep gerisinde durdum o çizginin.
Kendimi korudum güya (!)

Peki şimdi ne oldu sence?
Ben tren istasyonu oldum, üzerime sarı çizgiler çekildi,
Kimse yok artık o çizgilerimi geçen.

Ben bilemedim senin geçen son vagon olduğunu,
Affet.


22 Mayıs 2014 Perşembe

SADE VE DERİN' E İTHAFEN..


Kalbine dokunulmalı senin,
En derinlerine, en acıyan yerlerine.
Senin evladın için üzerini örttüğün o yangın yerlerine..

Güçlü olmak zordur, çok zordur..
Her deprem enkazından sağlam çıkacağına inanan insanlarla doludur etrafın,
Oysa ki bilmezler ki, sen en ufak bir artçıda yıkılan kadın!

Seni anlıyorum;
Sevmenin karşılığının sevilememek olmasını hazmedemeyen bir kalbin,
Emeklerine isyan eden bir ruhun,
Ve Cennet hediyesi bir evladın var..

Ama unuttuğun bir şey var, Rabbim şöyle dedi: "Ey İnsanlar! Biz sizi birbirinizle imtihan etmek için yarattık, Bakalım sabredecek misiniz?! Rabbin olan bitani hakkı ile görendir." (Furkan Suresi:20. ayet) Senin emeklerini görmüyor mu sanıyorsun?! Kalbindeki kırıklardan haberdar değil midir sence? Seni yaratan, seni senden iyi bilmez mi sence? Derdi veren Rabbim, Çözümünü unutur mu hiç?!

Senin sırtını yasladığın çok güçlü bir varlık var, Senin sınavınsa eğer bu, sen kazandın, ama yazık ki eşin kaybetti. Onun için sadece üzülmelisin o kadar! 
Aslında mutlu olabilmen için o kadar çok nedenin var ki; birincisi cennet hediyen Kızın, ikincisi her sabah uyandığında nefes alıyor olabilmen, üçüncüsü senin yada kızının dermansız bir hastalığının olmaması..
Ya bunlar olsaydı, ya çok başka dertler için Rabbine elini açıyor olsaydın..

Sen güçlü bir kadınsın unutma!
Sen sadesin, derinsin..
Allah daima kulu ile berberdir, aklından çıkarma..




21 Mayıs 2014 Çarşamba

Ben Kötü Biri Değilim..


Dilenir gibiyim karşında değil mi?
Ellerimi ovuşturmak, buz gibi ellerimi..
İçimdeki acıyı anlatacak kelimelerim hiç olmadı benim.
Seni tarif edebilecek cümlelerim de..
Konu sensen eğer, bir araya gelmeye korktular kelimelerim.
Birlik olup da sana anlam yüklemeye korktular.

Vicdan denen şeyin beni ve yakamı hiç bir zaman bırakmayacağını öğrendim bugün.
Evet, ben hep vicdan azabı çekeceğim.
Ta ki aldığım son nefesi Yaradana geri verene kadar.
Halbuki ben bunları sana söyleyebilmek isterdim,
Pişmanlığımı ve vicdanımın attığı tokadı sen de gör isterdim.
Senin kalbin pamuktandır bilirim, sen kıyamazdın yine.
Belki de böylesi daha iyi oldu, görmeden, duymadan..

Kalp kırmanın Kabe' yi yıkmakla eşdeğer olduğunu anladım bugün.
Kalbini kırdım, ben Kabe' yi yakıp yıktım..
Ben kötü biri değilim,
Savaşmak fıtratımda yok.
Ben seni hastalıklı gibi sevdim.

Sevaplarımı, işlediğim günahlara feda etmeyi öğrendim bugün.
Ben sevaplarımı hibe ettim.



14 Mayıs 2014 Çarşamba

9 Mayıs 2014 Cuma

La Tahzen Feraşe, La Tahzen!


Hani en derinin paramparça olur da,
Sen sadece izlersin ya!
Sadece izliyorum en derinimi.
Neredesin ne haldesin pek bir fikrim yok.
Hayat bana çizdikleriyle seni de mi kandırdı,
Bir bilgim yok.
Ama biliyorum ki üzgünsün.
Sonunu bilmediğin bir yolculukta,
Pusulanı elinden aldığım için kızgınsın bana.
Ama bilmiyorsun,
Senden çaldığım o pusula işime yaramadı.
Kocaman dünyada küçücük bıraktı beni.
Güneşini almışım ben senin.
Şimdi her yerin soğuk.
Ellerin, gözlerin..
Bense suçlu!
Sana göre idam, bana göre müebbet.
İdam olmamalı cezam!
Müebbet olmalı işte!
Ve ben hemen ölmemeliyim.
Ah kalbim!
Ah şu kalbim ne kadar üzgün bir bilsen.
Her şey bıraktı da yakamı bu vicdanım susmuyor, bir bilsen!
Ah bir bilsen ki uyuduğum gece yok.
Bir bilsen ki aydınlığım karanlık.
Bir bilsen ki avuçlarım havada, düşecek bir kucakları yok!
Bir bilsen beni.
Keşke bilebilsen be adam.


7 Mayıs 2014 Çarşamba

Karşılaşmamız An Meselesi..


Sen bensin, bende sen.
İstediğin kadar inkar etme hakkın var.

Sen bende açtın gözünü, bense sende kapadım.
İstediğin kadar duymayabilirsin.

Eminim bir gün ellerimiz aynı kitaba uzanacak ve
Eminim bir gün değemeden ayrılacaklar.
İstediğin kadar kaçabilirsin.

Aynı vapura bineceğiz,
Aynı şarkıyı mırıldanacağız,
Hatta aynı anda aynı şeylere derin derin nefesler çekeceğiz.
Aynı anda Kadıköy' de olup,
Aynı anda orada olacağız.
İstediğin kadar görme.

İstediğin kadar dönsün Dünya dedikleri,
İstediğin yerde ol, istediğin kadınla,


24 Nisan 2014 Perşembe

Kürdan Kalbim.


   
     İstemiyorum!
     Bilmek istemiyorum herhangi bir şeyi, neden olamadığını da bilmek istemiyorum.. 
   Sormaktan, sorgulamaktan, sessizlikten, sessiz hayaletinden, cevapsız kalan ruhu kayıp sorularımdan, aklımın odalarında oynadığım mutluluk oyunlarından artık bıktım!.. Nefesimi kesiyorsun! Nefesimi kesiyorsun!
   Acı çekiyorum, çektiğimin tarifi yok, meleklerimin omuzlarına yüklediğim yükten Yaradan'ın haberi yok.. Sessizce  kitaplarımın arasına sıkıştırdığım notlardan da.. Tek sahipliğimken bir kaç gr et ve içine sığınan kemiklerim; ben kemiklerimden sıyrılıp kalbim elimde gelmiştim sana.. Şuan beni dinlediğini biliyorum, sesimin kalp duvarlarını titrettiğini, en ince sızılarına bir asit gibi döküldüğümü biliyorum.. 
    Ararken diğer yanımı ben, ararken diğer yanını sen.. Biliyorum ki bu uzun yollar da biter ve mesafeler sadece hoşçakal demekle yetinir. Sen bitir dedikçe ben oynamaya devam ettim bu oyunu hep. Ben bu kalbi paramparça ettim ve sildim attım gurur denen kanseri ondan.. Sensizken; akrepler yelkovanı kovalarken korkakça hemde, ben sadece tutmakla yetindim onları akıp gitmemeleri için. 
     Duamdın dilimde; Allah'ım kalbe aşkı koyan da sen değil misin? Sök al ne olur! Sen aslında bedenimde yer bulacağım diye diğer yaratılanları ezip geçen, sen aslında kalbimi ellerinde tutmak isterken vahşice sıkan nefes aldırmayansın.. Sen bensin; ben de sen.. Yani sen = ben. İzin ver seninle yok olup gitmeme, izin ver nefesimi kesmene, izin ver uyumayayım, izin ver avucuna düşsün incilerim, izin ver umutlarım çarpmasın artık duvarlara,   izin ver son kez çekerken nefesimi içeri adın çıksın ağzımdan. Ölüm bile güzelleşmez mi o zaman? 
Sen; peygamberler peygamberinin en zor anında göğsüne koştuğu biricik zevcesisin bana..
Bırak her anında koşayım sana, çarpayım göğsüne..



22 Nisan 2014 Salı

Işık Kırılınca..


E.Ö.

Korkuyorum Yetemicek Bir Ömrüm Sana..

   
   Korkum sadece yetmemesi, zamanın yetememesi.. Seni sevmeme ömrümün yetmemesinden korkuyorum; seni sen gibi yaşayamama korkusu öldürücek beni. Bi an bile çıkman aklımdan; bi an bile nefesini ensemde hissetmeden yaşamam aslında korkum.. En umulmadık anda, en zayıf anında çekip gitmek bu hayattan. 
     Bir kıyısından başlamak istiyorum denizlerinin, sessiz kalmak değil de; deliler gibi çığlıklar atmak istiyorum vücudunun her zerresinde.. Parmaklarımın ulaşabildiği, gözlerimin görebildiği, kulaklarımın işitebildiği kadar uzak kalmalıyım senden.. Açtığımda gözlerimi sen olsan yanımda.. 
   Cesaretle yeniden tanıştırsam seni keşke, tanıştırabilsem.. Bi bilsen ki korktuğun o kelimeyi her hücrende ellerimle gezdiricem, ah bi bilsen ki kapını bıkmadan, ölene kadar çalıcam; taki içerden başını uzatıp, kapıyı birazcık aralayana kadar.. İçinde benim girebileceğim kadar bir boşluk yok mudur ki? Boşver şişeleri doldurmayı, bırak damlamayı.. Gürül gürül koşarken sana vadilerimden; korkmadan aç kollarını.. Bırak çarpiyim işte sinene, bırak o hızla sariyim bütün vücudunu, bırak bi anda sen oliyim olmaz mı? Bırak sarılabil istediğinde, korkmadan sarıl bana, ah işte! bi bilsen ki sarıldığın an, sinem sinene çarptığında un ufak olucak yüreğim.. ve sen her sarılışında küllerinden tekrar doğucak.. 
      Zaman dert değil ki, bu kadın seni bir ömür bekler.. Ama ya ömrüm yetmezse.. Ya yetemezse ömrüm sinende yok olmaya, un ufak olmaya..Ah bi bilsen ki kaybettiklerin aslında kaybettiklerim, bi bilsen ki sen nefes aldıkça alıcak bu kadın sen almadıkça durucak zaman..ve yine bi bilsen ki senle yok olmaksa sorun senle yok olup gidicek bu kadın.. Korkutmasın sevgim seni nolur.. Korkmadan sev beni.. Bırak avuçlarına düşsün ellerim.. Bırak senin kokun sinsin üzerime, bırak senin kokun dolaşsın bütün zerrelerimde.. 
       Biliyorum koca bi ömür var ve o ömür yetmicek seni sevmeme, doymama.. 
       İzin ver bir kıyından başlasın bu kadın.. İzin ver meleklerine ki; onlarsız dene uçabilmeyi.. 
       Ben geldim çünkü artık..

   

Selam Küçük Prens!


Oysa her uçuşum bir intihardı sana.
Her rüzgarı kanadımın biraz daha yaklaştırmıştı ölüme beni.
Korkmadığımı ispatlamaktı amacım sadece.
Korkmyorum uçmaktan, yeniden kalkabilirim diyebilmekti.
Uzaktan izlemeyi tercih ettim hep.
Dokunmaktan aciz, titreyerek.

Oysa her uçuşum bir intihardı sana.
Her nefesim ayrı bir zulüm.
Ölmemi isterdin biliyorum.
Kanadımın en ince yerinden kopmasını,
Aldığım nefesin kalleşçe geri gelmemesini,
Susmamı isterdin oysa,
Mühürlememi dudaklarımı,
Mimlememi gözlerimi.

Oysa her uçuşum bir intihardı sana.
Kalbim kavrulmalıydı değil mi?
Ne çektirdiysem sana, çekmeliydim ben de.
Cezasız kalmamalıydı değil mi gaddarlığım!
Bu kadar acı vermeme rağmen,
Nasıl bu kadar taşlara takılmadan yürüyebiliyordum,
Değil mi?

Oysa her uçuşum bir intiharmış sana!!

Selam Küçük Prens!
Sen asla bilmedin Feraşe' yi.
Bilemedin.
Ömrünü harcamana değmem ben,
Bilemezsin de.



26 Mart 2014 Çarşamba

Nerden Nereyeee :D

   Kabarık saçlar, dar taytlar, vatkalı ceketler, gömlekler, 75 ekran gözlükler, nedendir bilinmez özellikle erkeklerde daha bir çok görülen kuyruklu saç furyası.. Allah' ım ne zamanlarmış ya! Tamam; kıyafetler, ayakkabılar ve hatta saçlar fosurt olabilir ama yeminle müzik o zaman müzikmiş. Müzik o zaman siyasi bir değer değil sadece kulağa, kalbe, zevke hitap eden bir olguymuş, şimdiki gibi değilmiş yani, gerçekten müziği sevdikleri için yapmış insanlar, para hep ikinci planda kalmış. 
    Klipler belki çok kalite kokmuyor ama müzik çok daha ön planda olduğu için klip sadece sunummuş adamlar için. Ortaokulda tarih hocamız o ders için şöyle bir şey derdi hep; "sınavda sorduğum soruları bu zamana kanalize olarak değil, o zamanın şartlarını düşünerek cevaplayınız lütfen!" Şimdi, bu tip bir değerlendirme çok daha doğru olacaktır tabi, bu sebeple kliplerin kalite kokmaması aslında yalanmış. Kendi tezimi çürütebilen bir canlıyım. O şartlar altında çekilmiş belki de en kaliteli kliplerdir. Hani olur ya; eski fotoğraflarınıza baktığınızda "ben bunu nasıl giymişim, Allah Allah diyen bu bluzu, bir Allah' ın kulu yok muydu üzerimden fıydırıp atmamış allasen! şeklinde yorumlar yapar eğleniriz kendi kendimize. Halbuki belki de o yıllarda o bluz için kıçımızı yırtmış da olabiliriz; ille al anne, al anne diye, vitrinlere yapışmış da olabiliriz o şimdi sümük atmadığımız bluz için. Demek ki o zamanın değerleriyle bu zamanın değerleri arasında kimi zaman kıroluk açısından uçurumları olabiliyor. Ben buna göze perde inmesi sendromu diyorum :D Ama yani halen sorarım kendime ya; orta okulda beden dersi bir an evvel gelse de giysem artık dediğim; cart turuncu bluz, cart sarı şort ve cart fıstık yeşili ayakkabılarımdan oluşan o na mütenahi 3'lü kombinimi neden birileri öğlen arasında çalmamış ya :D Nasıl bir şeydi onlar öyle ya :D Trafik lambası gibi nasıl da okulun içerisinde fink atmışım ben anlamış değilim inanın. Yani tamam eskilere hürmet hürmet ama vallahi billahi keşke görmenizi sağlayabilseydim, baya bir dolar taşardı yorum haznem emin olun :D Aaay hatırladıkça gözlerim kamaşıyor, vallahi neden biri fıydırıp almamış üzerimden ya onları, ben çıplaklığa razıydım ki :D 
    Öhm öhm neyse; eskilere hürmet.. Ben eskilerle doldurmayı severim kulaklarımı. 70s - 80s benim için müziğin altın çağıdır. Modern Talking, Boney M., The Rolling Stones, Pink Floyd, The Beatles, Abba, The Eagles, Queen, The Bee Gees, Bob Marley gibi gibi insancıkları dinlemek beni hiç kimsenin, hiçbir şeyin edemeyeceği kadar mutlu ediyor inanın. İnanın bu saydklarım ve daha unuttuğum nicesi = gerçek müzik. Kulaklarınız mest olacaktır. Gerçi biraz da tarz meselesi hoşunuza da gitmeyebilir ama denemek de fayda var diyorum. 
    Mesela ben eskilere fazlasıyla takık bir biri olarak; Türk müziğindeki Yeşilçam' ı da ölümüne dinleyen, filmleri ezbere bilen, odamdaysam ve salonda TV açıksa şarkıdan filmi, başrolleri ve konusuna kadar hatırlayıp anında salona uçabilen bir kadınım. 
Türkan Şoray hayranlığımı bilmeyen zaten yoktur. 
Kısacası; eskiler candır. Eskiler inanın harikalardır. Zaman tüneli denen şey bir an evvel icad edilsin istiyorum. Hey Scotty bizi ışınla! :D
Gitmeden ŞU ŞARKIYI bir dinleyin, şu klibi bir izleyin de öyle gidin madem. Yalnız ikisinde de hep aynı ceket, aynı kolye, aynı aynı aynı annicağınız :D, Of!
Sevgiler.




25 Mart 2014 Salı

Ben, Feraşe!


Osmanlıca "Gece Kelebeği" demekti. 
Kur'an-ı Kerim' deki yerim ise; kendisini ateşe çarpıp helak olan kelebek.. 
Anlamım derin, anlamım çok derin. 
Kelebek ben, ateş sen.. 
Etraftaki tek ışıksın, önümü görmemi sağlayan bu yüzdendir ya etrafında dönmeye mecburum. 
Işığınla ışıklanmaya, sıcağınla kanatlarımı hafifletmeye mecburum. 
Ben bir kelebeğim, kendisini ateşinle kavuran, helak eden bir kelebek.. 
Yükseklerde oluşum korkutmasın seni, unuttum sanma. 
Hangi vadideyse eğer kanatlarım, ordaydın sen de. 
Bitmedin hiç bir zaman, bitemedin.. 
Ömrüm kısa bilirsin, bir kelebeğim ben, seninle son bulsa ya bu ahir ömrüm! 

Kalbin en sıcak yerindi, ben en çok O' nun etrafında uçmayı sevdim, hala da öyle. Eskisi kadar sıcak olmadığını fark ettiğimde, üşümemek adına az da olsa uzaklaşmalıydım, uzaklaştım.
Çünkü Feraşeler en çok soğuktan ölürken acı çekerlermiş..

Ateşinde yok olan, helak olan kadın.. 
Pervaneler gibi etrafında dört dönen ama sesi çıkmayan, asil kadın Feraşe(!)..
Unuttum mu sandın?! Asla!
Feraşe..
Ateşinde pervaneler gibi dönen, kanatlarını eriten günahkar kadın.. 
Sevmek bu kadar mı yakan bir şeydi ki o kanatların sevdiğinin avuçlarında eridi, gitti.. 
Bu kadar mı sertti ki duvarları çarptığında dağıldın bittin?! 
İşte budur döne döne sevmek, yana yana sevmek. Ben seni yana yana sevdim. 
Gözlerinden kanatlarıma düşen bir damla yaşla kavurdum kendimi ben, acımadım arkamdakilere, acımadım kimseye.




24 Mart 2014 Pazartesi

Hey Adam!


Bütün parmaklarıma yüklediğim,
Dilleri lal olmuş bir sürü kelimelerim var benim.
Yaptığım şey yalnızca avuçlarımı sıkmak,
Tırnaklarımla derimi delecek kadar sıkmak..
Avuçlarım açıldığı an serbest kalacak diye korkuyorum kelimelerim..
Aşkı, umudu avuçlarımda sıktım ben,
Her harfi parmak aralarımdan bir bir kayıp gidene kadar..

Sırtımda tonlarca yükle yürümeye çalışıyorum ben.
Kanatlarım kırık, kalbim desen yıkık harabe..
Güneş doğar diye bekletilen, gözleri ufukta bekleyen kadın,
Ben, Feraşe!

Kulaklarım, dilim, ellerim, kolum, ayağımdı acıdan kesilen,
Heder olmuş yüreğimin merhemiydi gitarındaki her nota.
Bense o bastığın notalar gibiydim, en derinden.
Bastığın notalar gibi, evet!
Her telde bir parçam vardı, 
Her parçam ayrı bir teline tutunmak için uğraş vermişti halbuki.
Hey Adam!
Ben burdayım hala,
Keşfedemediğin o telde, son gücümle tutunmuş halde,
Son nefeslerimle bekliyorum seni.
Bu şarkı gibi..




21 Mart 2014 Cuma

Günahlar İşliyorum.


Ben çok büyük günahlar işledim aslında.
Ellerim, kalbim, ayaklarım hep ezildiler altında günahlarımın.
Bana uzanmış olan tüm elleri de sürükledim günahlarıma, 
Sevmek kolay sandım, sevebilirim sandım,
Bilemedim her yerime bulaşacağını acının.

Bir çok hayalin yerini değiştirdim ben.
Gözüme güzel geldikleri gibi yerleştirdim etrafıma.
Sicim gibi dağıldılar.

Ben umudu hiçe sayan Feraşe!
Yarı yolda insanlar bırakan kadın.
Geri dönüşler için yaratılmış acınası işkence.

Ne diyim ki sana ben Feraşe, ruhun malzeme, kalbinse oyuncak olmuş kadın!


Eveet,
Ben mimlenmişim :)
Sevgili harika insan DEEP beni mimlemiş , kaçamadık :D
Şimdi ilk 3 sorudan başliyalım;

1- Neden Blog Adın?
Valla şimdi olay şöyle gelişti,  ben biraz melankolik bi tipim, bilirsin :) nedendir bilinmez bir gün kitap         okurken içinde FERAŞE diye bir kelimenin geçtiğini gördüm ve araştırdım, Osmanlıca' da manası GECE KELEBEĞİ.. beni çok etkiledi ve ruhumla örtüştüğünü hissettim, eskileri sevdiğimden midir bilemicem ama tek bildiğim kendi adımla çağırsalar dönüp bakamayacak kadar alıştım bu isme.

2- Hayat Felsefeni Belirleyen Bir Söz?
"Aşk dudaklarımı kilitlese de, kalbimi şair etti, senin bildiğin aşklardan Feraşe çoktan firar etti.." Sago söyler de ben nasıl felsefe edinmem, ı ıh çok ayıp :)

3- Kendimle ilgili 3ü doğru olan 4 şey?
    - mutlu
    - aşık
    - sessiz
    - cadı

Eveeet; şimdide sıra Çalıkuşu Miminde :)

Hatıram; evet hatıram yine bi aşk hikayemdi. Yasım 4' tü (inebildiğim kadar indim, adım hıdır elimden gelen budur Deep' cim :) ) adı uzaydı. ben koymuştum adını, hergün oynardık, koşardık vs. ama yıllar sonra öğrendimki o benim sadece hayali arkadaşım olmuş. Uzay hiç olmamış. ne yıkımdı ama :(

19 Mart 2014 Çarşamba

Hemencecik


Bence ısıtmalısın ellerimi,
hemde en tezinden..


Saniyeler.

Anlamadıkların ve anlatamadıklarım var.
Sessizce bu savaş alanından uzaklaşmam gerekti evet!
Biliyorum incittim,
Biliyorum un ufak ettim içini ama, anlatamadıklarım, anlamadıkların var.
Gidenin kazandığı bir oyun oldu bu biliyorum.
İçimdeki yangın o kadar büyüktü ki, dumanlar arasında boğulduğunu göremedim evet!
Halbuki bana nasıl da sarılmıştın, nasıl da tutunduğun son dal gibi gelmiştim sana.
Nerden bilebilirdin ki yangında ilk kırılacak dal olacağımı,
Bilemezsin, bilsen gelir miydin?
Sen bana kilometrecelerce yakın, bense sana saniyeler kadar uzağım işte.


...


Bazen o kadar sessiz kalıyorsun ki, başım ağrıyor.
Halbuki konuşsak ya eskisi gibi gözlerimizle bağır çağır.
Keşke demek çok ağır,
Özlemek keza öyle.

Bazen öyle sessizsin ki adam,
Sessizliğin ölümümü korkutuyor.

Feraşe' ye tek bir kelime düşüyor yine;
Özledim.


25 Şubat 2014 Salı

Sana Koşabilseydim Eğer, Söyleyecektim.


Ne kadar da sessiz burası, herkesler gitmiş gibi.
Çok da karanlık ayrıca.
Ama na gariptir ki en ince detayı bile hissedebilen parmak uçlarım hissiz şuan. Sanki kesikler gibi.
Ben bir şey yapamıyorum ben yalnızca hissediyorum, kalbimle o kadar.
Her sabah uyanışını ve sokağımızdan geçişini biliyorum mesela.
Seninle çok defa karşılaştık. Çok defa aynı kitaba gitti ellerimiz zamanında,
Farkında olmadın.
Ben sana kilometrelerce yakındım, sense bana saniyeler kadar uzak..
Sen başkalarında ararken kalbine ilacını, ben ihtisasımı yapmıştım senin üzerine.
Kimi zaman elele geçerdin sokaktan o kızla.
Halbuki ben o kızın seni hak ettiğini hiç düşünmedim.
Yok hayır! Seni kıskanmaktan değildi bu, o kızın kalbi seninkine göre çok daha fazla genişti.
Sana koşabilseydim eğer, söyleyecektim.
Ben konuşamam bilirsin, hayat doğarken verdiği hediyeyi sonradan aldı benden,
Ben konuşamam.
Seni sokağın başında bekler gibi yaptığım günlerden sonra hayat doğarken verdiği en güzel hediyeyi de aldı.
Ben yürüyemem.
Olsun! Ben de pencerede beklerim geçişini.
Benden alınanları sana ekledi Rabbim.
Daha bi hızlı yürür oldun, daha çok konuşur..
Neler olduğunu bilmesem de hayatında, hep müdahil olmak istedim senin gözlerinden düşen,
Benimse kalbime düşen gözyaşlarına..
Çoğu zaman ağlarken görürdüm seni, konuşmak, ağlama demek isterdim. ama biliyosun;
Ben konuşamam.
Öyle bir şey ki bu, anlatması çok zor,
Sevginden sinen çatlayacak, ama dudakların zımbalanacak, tek bir sır bile veremeyecek sevgilisine..
Koşarak sarılmak isteyeceksin, ama olmayacak, onun sana sarılmasını beklemekle yetineceksin.
Acınmasından hoşlanmıyorum.
Ama kadın gibi sevemediğim için seni acıyabilirsin bana!
Şimdi imkansız belki ama cennette rüzgarı da alıp arkama,
Kilometrelerce koşacağım sana, Söz.

Sen gibi.. Anca Gibi..

       
        Eziliyorum.. Ağırlığının altında eziliyorum sevginin.. Ben sahip çıkamadım bize bu gerçek.. Ağlıyorsam eğer benden..
        Sevgilimm demek istiyorum sana sarılmak boynuna.. Senin olarak oturmak istiyorum Taksim'de..Senin olarak Türk kahvesi içmek istiyorum ŞiiRci'de..Kokunu çekmek istiyorum ben derin derin.. Sakallarından öpmek..Eve dönerken omzuna koymak istiyorum başımı..Demir'den "Belki"yi dinlemek yerine Şebnem'den "günaydın sevgilim"i dinlemek istiyorum..Adın geçse içim titriyor, avuçlarım terliyor, bi başka seviyorum seni..Ben sevgilerin en kutsalını yaşıyorum aslında..Dokunmadan gözlerimle seviyorum seni..Ne garip di mi! Sana aşık, sana meftunlar yazık! Senin olarak süpriz yap istiyorum bana, senin olarak al Nar'ımı (: Ben senin olarak kıskaniyim seni, isimsiz olarak değil..Sevgilin, karın gibi iste benden Centro'daki o saati..Sıkıldığında bana koş hemen, eylülde ekimde arama çareyi.. Nisan'da çiçek açar, herşey yeniden yeşerir. Doğanın uyanışı derler ya, benle uyan istiyorum. Karın gibi sev beni. Karın gibi uyan benle. Ben oliyim kıymetlin sadece..Sabah açınca gözlerimi sana uyanmak istiyorum, uyurken izlemek.. Sen uyandır istiyorum öperek..
          Herkesin adı soyut olsun istiyorum seninki somut..Ben yarımı sende unutmuşum, tamamlanamamak nedir iyi bilirim. Aslında ait olduğunu sandığın şeye ait olamamak nedir çok iyi bilirim.Her yüzde aradım seni, her eli senin elin gibi tuttum, her dudağı senin dudağınmış gibi öptüm. yok! olmuyor! Ben silemiyorum.. Denedim.. Pamuk gibi kalbinde edindiğim odamda artık kalbim sıkışıyor..Ben eziliyorum sevginle.. Sen ol istiyorum..Kızım olsun istiyorum bir tane ama gülüşü sen, somurtuşu sen, ağlaması sen, gözleri sen .. Senden olsun istiyorum neyi varsa..Sonra yatağımız üç kişilik olsun istiyorum.. Ben, sen ve  senden parçam.. Sabahlara kadar oturmak, konuşmak, gülmek, eğlenmek istiyorum. Sevgiyle sadakatle bir ömür sana gitsin razıyım! Her şey gidince elimde avucumda kalan ol istiyorum.  Senin olarak izlemek istiyorum sahildeki apaçileri (:  Elini tutarak gülmek istiyorum onlara  (: Senin gibi sen gibi olsun istiyorum herşey..
         Oysa  ne var yapabildiğim; siyahına pembe inandırdığım kalbimin yanına astığım kolaj çalışması..Bu mu yani! Bu muyum ben! Bu mu hak ettiğin.. Oysa sen kalbini bağlayıp incecik bi ipe attın kuyuya kurtarmak için beni, güvendin bana..Kelimeler bitermiymiş !?  Bitti.. Sen "gibi"..Anca"gibi"..Ben anca bunu yapabilecek kadar cesaretliyim işte.. Ne kocaman dimi yüreğim (!)
         Sen beni boşver sevgilim.. Sen hakedene git.. Ama lütfen söz ver! Cennette olur musun eşim?