25 Şubat 2014 Salı

Sana Koşabilseydim Eğer, Söyleyecektim.


Ne kadar da sessiz burası, herkesler gitmiş gibi.
Çok da karanlık ayrıca.
Ama na gariptir ki en ince detayı bile hissedebilen parmak uçlarım hissiz şuan. Sanki kesikler gibi.
Ben bir şey yapamıyorum ben yalnızca hissediyorum, kalbimle o kadar.
Her sabah uyanışını ve sokağımızdan geçişini biliyorum mesela.
Seninle çok defa karşılaştık. Çok defa aynı kitaba gitti ellerimiz zamanında,
Farkında olmadın.
Ben sana kilometrelerce yakındım, sense bana saniyeler kadar uzak..
Sen başkalarında ararken kalbine ilacını, ben ihtisasımı yapmıştım senin üzerine.
Kimi zaman elele geçerdin sokaktan o kızla.
Halbuki ben o kızın seni hak ettiğini hiç düşünmedim.
Yok hayır! Seni kıskanmaktan değildi bu, o kızın kalbi seninkine göre çok daha fazla genişti.
Sana koşabilseydim eğer, söyleyecektim.
Ben konuşamam bilirsin, hayat doğarken verdiği hediyeyi sonradan aldı benden,
Ben konuşamam.
Seni sokağın başında bekler gibi yaptığım günlerden sonra hayat doğarken verdiği en güzel hediyeyi de aldı.
Ben yürüyemem.
Olsun! Ben de pencerede beklerim geçişini.
Benden alınanları sana ekledi Rabbim.
Daha bi hızlı yürür oldun, daha çok konuşur..
Neler olduğunu bilmesem de hayatında, hep müdahil olmak istedim senin gözlerinden düşen,
Benimse kalbime düşen gözyaşlarına..
Çoğu zaman ağlarken görürdüm seni, konuşmak, ağlama demek isterdim. ama biliyosun;
Ben konuşamam.
Öyle bir şey ki bu, anlatması çok zor,
Sevginden sinen çatlayacak, ama dudakların zımbalanacak, tek bir sır bile veremeyecek sevgilisine..
Koşarak sarılmak isteyeceksin, ama olmayacak, onun sana sarılmasını beklemekle yetineceksin.
Acınmasından hoşlanmıyorum.
Ama kadın gibi sevemediğim için seni acıyabilirsin bana!
Şimdi imkansız belki ama cennette rüzgarı da alıp arkama,
Kilometrelerce koşacağım sana, Söz.

Sen gibi.. Anca Gibi..

       
        Eziliyorum.. Ağırlığının altında eziliyorum sevginin.. Ben sahip çıkamadım bize bu gerçek.. Ağlıyorsam eğer benden..
        Sevgilimm demek istiyorum sana sarılmak boynuna.. Senin olarak oturmak istiyorum Taksim'de..Senin olarak Türk kahvesi içmek istiyorum ŞiiRci'de..Kokunu çekmek istiyorum ben derin derin.. Sakallarından öpmek..Eve dönerken omzuna koymak istiyorum başımı..Demir'den "Belki"yi dinlemek yerine Şebnem'den "günaydın sevgilim"i dinlemek istiyorum..Adın geçse içim titriyor, avuçlarım terliyor, bi başka seviyorum seni..Ben sevgilerin en kutsalını yaşıyorum aslında..Dokunmadan gözlerimle seviyorum seni..Ne garip di mi! Sana aşık, sana meftunlar yazık! Senin olarak süpriz yap istiyorum bana, senin olarak al Nar'ımı (: Ben senin olarak kıskaniyim seni, isimsiz olarak değil..Sevgilin, karın gibi iste benden Centro'daki o saati..Sıkıldığında bana koş hemen, eylülde ekimde arama çareyi.. Nisan'da çiçek açar, herşey yeniden yeşerir. Doğanın uyanışı derler ya, benle uyan istiyorum. Karın gibi sev beni. Karın gibi uyan benle. Ben oliyim kıymetlin sadece..Sabah açınca gözlerimi sana uyanmak istiyorum, uyurken izlemek.. Sen uyandır istiyorum öperek..
          Herkesin adı soyut olsun istiyorum seninki somut..Ben yarımı sende unutmuşum, tamamlanamamak nedir iyi bilirim. Aslında ait olduğunu sandığın şeye ait olamamak nedir çok iyi bilirim.Her yüzde aradım seni, her eli senin elin gibi tuttum, her dudağı senin dudağınmış gibi öptüm. yok! olmuyor! Ben silemiyorum.. Denedim.. Pamuk gibi kalbinde edindiğim odamda artık kalbim sıkışıyor..Ben eziliyorum sevginle.. Sen ol istiyorum..Kızım olsun istiyorum bir tane ama gülüşü sen, somurtuşu sen, ağlaması sen, gözleri sen .. Senden olsun istiyorum neyi varsa..Sonra yatağımız üç kişilik olsun istiyorum.. Ben, sen ve  senden parçam.. Sabahlara kadar oturmak, konuşmak, gülmek, eğlenmek istiyorum. Sevgiyle sadakatle bir ömür sana gitsin razıyım! Her şey gidince elimde avucumda kalan ol istiyorum.  Senin olarak izlemek istiyorum sahildeki apaçileri (:  Elini tutarak gülmek istiyorum onlara  (: Senin gibi sen gibi olsun istiyorum herşey..
         Oysa  ne var yapabildiğim; siyahına pembe inandırdığım kalbimin yanına astığım kolaj çalışması..Bu mu yani! Bu muyum ben! Bu mu hak ettiğin.. Oysa sen kalbini bağlayıp incecik bi ipe attın kuyuya kurtarmak için beni, güvendin bana..Kelimeler bitermiymiş !?  Bitti.. Sen "gibi"..Anca"gibi"..Ben anca bunu yapabilecek kadar cesaretliyim işte.. Ne kocaman dimi yüreğim (!)
         Sen beni boşver sevgilim.. Sen hakedene git.. Ama lütfen söz ver! Cennette olur musun eşim?


18 Şubat 2014 Salı

Yüreğini Yüreğimle Takas Etmiştim Ben, Artık Bir Yürek Borçlusun Bana!


Bir yürek ancak bir yürekle takas edilebilirmiş.. 
Hayatın ne getireceğini bilemiyoruz. Bazen aldığımız o minnacık kararın hayatımızı karartabileceğini unutabiliyoruz. 
Tıpkı benim de yaptığım gibi.
Ben kimseye küs kalamıyorum artık; küs olarak uyumak, yaşamak ve ölmek, öldürmek istemiyorum. 
Çünkü bu hatayı hayatımda yalnızca bir kere yaptım. 
Neden küstüm ki sana. Neden incittim seni. Neden öylece bırakmana izin verdim ki, keşke daha çok bağırabilseydim. Keşke daha çok tırmalasaydı kulaklarını sesim.. 
Keşke son gördüğün ben olabilseydim.
İzmir' i sevmiyorum artık. 
Seninle geçen yıllar film gibi. Sanki başollerdekiler rollerinin gereğini yapmış ve başka filmler için kolları sıvamış gibi. 
Sensizken hayatt gülünecek şeyleri nereden bulabilirim bilemiyorum.
Kalp kavrulması nasıl bir şeydir?
Nefeslerinin yüreğine ağır gelmesi, sen nefes aldıkça verememek nasıldır?
Her nefeste yepyeni bir ağrının yüklenmesi kalbine..
Sonra da parmakların, dokunduklarını unutamaması, ama bir daha dokunamayacak olması..
Gözyaşı tükenir mi?
Tükenen bir şey midir ki?
Avuçlar, önce sımsıcak olup, sonra donarlar mı? 
Ağladıkça güçsüzleşir ya hani kolların, hani pes ederler ya ayakta kalabilmekten..
Düşerler ya kucağına.. 
En kaba tabirle artık yoksun, ölüsün sen.
Ama neden o zaman her yer sen kokar ki?
Neden hala avuçlarım ısınacak yer arar, neden kalbim bu denli kavrulurken acıdan,
Aklım denen o vicdansız çoktan silmeye başlamıştır seni..
Yoksa dediğin gibi mi oldu?! "Unutmak, alışmak birer hediyedir Feraşe, unutma!"..
En korktuğum şeydi sen öldükten uzun zaman sonra yüzünü hatırlayamamak,
Tek bir resim bile kalmadı senden ama ben yüzündeki her çizgiyi en ince noktasına kadar neden halen hatırlıyorum?! 
Ağlamaktan korkar mı insan?!
"Ağla" derdin ya hep, "ağlamak bir nimettir." Gözyaşımın her damlasında sen yüklüymüşsün gibi..
Ağlarsam yavaş yavaş azaltırmışım seni gibi.. Ağlayamıyorum.
Bastırınca geçer mi?!
Elimle bastırsam kalbime, geçer misin?
Her gece rüyamda gördüğüm adam, sevgilim..
Dün gece gelmedin rüyalarıma, yoksa?!
Küs mü Mecnun Leyla' sına..





16 Şubat 2014 Pazar

Ateşmişim, Suymuş


    Ben yandıkça söndürdün bedenimi. Kavruldukça sardın yaralarımı. Ben farkına varamamışım halbuki; ben ateşmişim sense su. Tüm ateşler gibi burnumdan kıl aldırmamışım, kavurdukça kavurmuşum meğer. Sonra sen gelmişsin, su. Ne kadar ayyuka çıkan kibrim varsa ufacık bir tıs sesiyle alıvermişsin hepsini. Sonra ben, yani ateş çok çıplak kalmışım. Tutuşmaya alışkın bedenime su yetmemiş, kibrime bir de sinir eklemişim. Sevememişim suyu işte.  Kabaran kirlerimi su vurmuşsun, akıtmak için yine sana ihtiyacım varmış bilememişim. Fazla incinmişim ateş olarak, suyun bu denli hükmetmesine kızmışım besbelli. Sınırlarımın çiğnenmesini sevmem!
    Sonrasında gittikçe cılızlaşmış alevim. Korkmuşum önce; aklıma aniden su gelivermiş, yani sen. Acizliğime kızmışım birden, hemencecik teslim olmama. Isıtırken etrafımı; birden buza dönmüş çevrem; ıslak, sessiz, sinir bozucu. Geçmiş dünlerim kalmış elimde bir tek. Geçmiş dünden bahsetmek yersizdir diyen suya kulak asmamışım. Uzattığı eli cılız da olsa yanan alevimle kavurmuşum meğer. Ömrüm yarım gün olmuş, tamlardan eksik kalmışım. Varlığım bu bedeni terk edeli yıllar olmuş. Ucu olmayan çorak bir arazide kavurup durmuşum kendimi. Ben hiç sönememişim. Gözlerim suyun gözünden ayrıldığında Dünya çoktan durmuş. O çok büyük kibrim durduramamış kocaman yelkovanları, akrepleri meğer. Konuşmaktan dahi aciz kalmış ateş, yani ben. Cümleler artık yolumda taş olmaya başlamış. Ben suya hasret kalmışım. Bu hasret koyu karanlıklarıma beklemediğim gecenin beklemediğim saniyesinde çakılan çakmakmış meğer. Özüme dönememişim ben, suya hasret kalmışım yıllardır, sonra susamak nedir onu öğretmişsin bana meğer. Hüznüm artık alevimden parçalar koparırken, "bir tek bu hüznü sen boğarsın" demişim fısıldayarak. Evet! "İpek tenin derime batsın." 
    Kim demiş su kokusuzdur diye! Su kokar, sen kokar. Sonra rüzgar eşlik eder hüznüme, damlacıklarını savurur yüzüme. Kimsenin aldırış etmediği minnacık damlaların yüzüme tokat gibi çarpar. Delik deşik eder alevlerimi. Her damlanla havada cenk halinde olan alevlerim; savaşmayı öğrenmiş senden meğer. Suyun sesi kulaklarıma çarparken duymayı öğretmişsin bana meğer. 
Alevimin aklı var, aklımın da odaları. Ateş odalarının sessiz hayaletiymişsin sen, su. Yeni anladım.



15 Şubat 2014 Cumartesi

Feraşe Lal Oldu Bugün..


    İçinde kopan fırtınayı biliyorum. 
Öyle bi haldesin ki kelimelerin ucu kopuk, 
Üşümemek için giydiğin her çorabının ucu sökük.. 
Sessiz bi dünya düşünün, 
Bişiler gözünün önünde yitip giderken arkasından bağıramadığını, 
İçinde kocaman bir dünya kurduğunu hayal et. 
Zor ama dene.. 
Bu dediklerim için sağır ve dilsiz olmaya gerek yok. 
Kimileri doğuştan olur böle, 
kimileriyse Feraşe gibi sonradan..



Gubar-ı Gam


Ben sana aşık oldum.
Hemde çok fazla aşık.
Rab buna şahittir ki; ben çok temiz sevdim seni.
Durduramadığım kalp atışlarım oldu.
Önemsemediğim garip hallerim.
Aşk sanmayıp saçmaladığımı düşünürken ben;
Meğer sadece göz kapaklarım kalmış aşka bulaşmayan.
Tüm bedenimmiş balçıkla sıvanan meğer.
Ben seni çok sevdim adam.
Küçücükken bir sürü barbie bebeğim oldu benim,
Hepsi de çok kıymetliydi.
Barbie bebeklerine aşık bir kızın, annesinin,
Sırf saçları saçaklandı diye
Tüm bebeklerini çöpe atması gibi incitti gitme-n-m.
Beni bilirsin, ben korkağımdır.
Ben çok korkağımdır.
Hiç üşümeyen bu kadın; yani ben,
Sadece sarıl diye sen; donduğumu bilirim.
Avuç içimi doldurmayacak o ilgin için yataklara düştüğümü de..
Fazlasıyla kırılgan olan bedenimin,
Seninle taşlaştığını biliyorum ben. 
Korkmak, susmak, ağlamak..
Bunlar senin bana kazandırdıklarındı.
Hayatıma paldır küldür girişini hazmedemedim ilk başta.
Daha sonra paldır küldür bırakışımı kendimi.
Bir sonraki kademe gözlerimi yumduğum kademeydi,
..ve paldır küldür düşüşüm yere..
Yeryüzüne metreler kala paraşütümün ipini çeken adamsın sen.
Ben vazgeçmişken, sen direten adam.
Ben boşvermişken, sen sarılan..
Ben yorulmazken, sen yollarımı eşeleyen adam.
Kan ter içindesin bak!
Bense; kırılmış, üzgün, buruk..
Kalbim atmaktan iflasta, 
Kan erişememiş yerlerim var vücudumda hala.
Gittikçe kangrenleşen, gittikçe kesilesi yerlerim..
Tek şey kalan bana; fotoğrafın.
Hala aynı mısın? Hala güzel mi kokuyorsun?
Ellerine dokundular mı?
Gözlerine baktılar mı peki?
Peki kokun başka burunlarda iz bıraktı mı dersin?
Özetle; paylaştım mı ben seni?
Bakmakla görmek farklıdır ya hani;
Ben sana baktım mı, gördüm mü bilemedim.
Duydun mu?
Feraşe, Gubar-ı Gam'ın gözlerine attığı kumu çok özlemiş,
O kumla gözlerine inen perdeleri de..
Sadece sen sev diye, ben kırmızılara büründüm.
Ey Tertemiz!
Sen her dilde sev beni diye çıkacak artık canım!




14 Şubat 2014 Cuma

"Kalbimin ilk kıpırdadığı anı sığdıracağım ne çok kelamım vardı benim. Yine de bir tek kıpırtısına kalbimin, kelam yettiremedim."


           Nefes alamıyorken ben çıkageldin. Teşekkür ederim bana oksijenimi getirdiğin için. Kemiklerim arasında ezilirken ruhum teşekkür ederim bana dönümler açtığın için. Taa ki seni görene kadardı nefes darlığım teşekkür ederim nefesime yol verdiğin için. Yol bitmek bilmedi sana gelene kadar, ne zaman ki gördüm seni tamam dedim huzura saniyeler var..ve..kemiklerimden sıyrılıp kalbim ellerimde geldim sana. Yanyanaydık artık, yanındaydım.. Ah bir de titremeseler ellerim, dizlerim.. İmkansızı istemek bu işte, bilirlerken sana getirdiğimi onları.. Nasıl titremezler ki.. Elim kolum bağlı sevmişken bu zamana kadar ki aşk diye tanımladıklarımı, bağırdım sana AŞIĞIM SANA diye.. Kalbimden aktı gitti ne varsa döküldü her yerime bulaştı, aşk! " Kalbimi koruyan muhafaza meleklerinin korumasından daha büyük bir aşka düşmüş olmalıyım ki böyle kolay oldu sana akışım.." Sana aktım ben, sana seçildim.. Ben derim ki suçlu kalbimdir. Suçu : bir bedende yer alması. Ah ya! Ah  yıldızlar konmasaydı da, cemalinden yansırdı, ben yokum aslında..Ansızın peygamberlik iniveren ve bu ağırlığın altında kimseye değil, sadece Hatice'sine koşan, sevdiğine koşan O Peygamberin yolunda yürüyorum sanırım. Sana koştum ben.. Hadi dol bütün boşluklarıma, adınla doldur heryerimi ne olursun! Sende ısınsın ellerim, senle anlam bulsun cümlelerim, kelimelerim.. Sen denince dursun ne varsa akan, adın geçtimi içim titriyor aşk! İçim titresin hadi! Sen konuş ben dinliyim, aksın senden ne gelirse ısıtsın sımsıcak yapsın kalbimi ellerimi. Meleğimsin sen, meleksin.. Günah düşündüğümde yazamayan, sevap düşündüğümde an beklemeden kaleme alan adam, meleğim.. Sessizce nüfus etmişsin ruhuma, sessizce nüksetmişsin heryerime.. Uyandığımda anladım; ben olmuşsun..çoktan biz olmuşuz.. Sevmek sen demekmiş, senle anlamlandı ki, uyandı kalbim. Tamam dedi işte bu, budur! Gözlerde midir huzur? Baktığın heryer neden bu kadar güzel, neden bu kadar renkli.. Renklerde midir huzur? Beyazsın sen.. Benim beyazım..
          "Kalbimin ilk kıpırdadığı anı sığdıracağım ne çok kelamım vardı benim. Yine de bir tek kıpırtısına kalbimin, kelam yettiremedim." İsim sensin, ismin ben.. Nokta konmuş hayatıma vigüller at hadi, yarım yarım nefesler koy paragrafıma, bitti sandığım yerden yeniden başlat beni, Bana nefes alabileceğim dönümler vaad et hadi! Dört işleminde aklımı çıkar bedenimden; eşittir kalbim kalsın hadi! Hala sıcakken atıyorken sana hala, seninkinin yanına koy hadi! Can ver canıma, nefes kat nefesime..
           Birgün biterse eğer bu hikaye, hikayemiz; bırak kaliyim kalbinde, o köşede nolur! Sen yine sev, yine mutlu ol ama unutma bu kadını olur mu? Bu kadın sen diye öpücek dudakları, sen diye sarılıcak bedenlere, sen diye uyucak o adamla, sen diye beklicek işten dönüşünü..Sen diye sevişicek.. Sen diye diye can vericek o kadın! "O" de sen de "O", O vardı sahibiydi heryerimin.. Söz veriyorum ölene kadar sadece seni seviceğime huzurum..
"keşke demek kötüdür; sen de iyiki demeye başla o zaman..", "Sevgi ne demekti? Sevgi; emek demekti.."


Sezenler Olmuş


 
Kimine göre seni yerlerde göklerde ararken; seni sevdiğimi ve aslında avuçlarımın içerisinde sımsıcak tuttuğumu, bende gizli olduğunu sezenler olmuş. Böyle demiş Yeni Türkü kulağıma.. Aramızdaki mesafeler; dağlar, yollarken meğer, sana sımsıkı sarıldığımı, kokunla içlendiğimi, nefesinle nefeslendiğimi görenler olmuş.. Böyle demiş Yeni Türkü.. Ben de dinlemişim. Meğer bizi sezenler olmuş. 
    Öyle bir an geliyor ki, karanlık gölgeler gibi bakan gözlerinle karşılaştığımda korkuyorum ve o an biliyorum ki  o bakan sen değilsin. Tamamlanması gereken yarım kalmış bir yap-boz gibiyim ben. Her parçam ayrı yerde, toparlanıp da anlamlar yüklenmeme henüz çok var. Mutluyum diyebilmeme henüz çok var. 
    Geçenlerde oralardaydım yine, senin gibi kokan insanlar, sana benzeyen suretler, sen gibi konuşan adamlar.. Sanırım deliriyorum. Ya herkes sana benziyor yada ben herkesi, her şeyi senle örtüştürüyorum. Sanırım deliriyorum. Duymuştum ki; insanlar ancak diğerleri kendine inanmadıklarında delirirler diye. Halbuki sen benim sırrımsın.

Dağılırken Tutsan ya Beni ?!


İçimi acıtıyor,
Senden tek bir ses bile duyamamak içimi parçalıyor. Çok uzun zaman oldu. Sessizlik aşığı bana ne olduysa, ses istiyorum artık sadece, yalnızca bir tek ses. 
Süsten püsten uzak artık acılarım, en sadesiyle geldiler, en yalın haliyle acıyorum ben.
Kontrolümü kaybettim, ikisini aynı anda yönetemiyorum artık. İkisi de o kadar inatçılar ki,
Kalbimin tamam dediğine aklım dar geliyor, aklımın genişliğine de kalbim daracık..
Kalp sızısı parmaklara çarpar mı?
Öyle bir acı var mı?
En uçları acır mı parmaklarının?
Korktuğun olur mu hiç? hani ya bir gün bir kitapçıda aynı kitaba uzanırsa ellerimiz diye?
Ben korktum, çok korktum..
Çıplağım, en sadesiyle geliyorum acılarımın..
En çocuk resmimdi çürüttüğüm..
Parmaklarıma vura vura, dudaklarımdaki dikişlerimi ata ata geliyorum şimdi..
Sen ki gitmemişsin gibi, ben ki hiç terketmemişim seni gibi..
Sen ki bu şarkı gibisin adam, bitmeyen, tüketen..

Seviştiğin O Kadın Aslında Bendim Aslında..


Peki öyleyse..
Sen; ben sandığın kadınını sarıp uyurken, benim sızlayan bedenime bir çare yok mu?
Başkası tutarken belki de şuanda ellerini, yanıp kavrulan avuçlarıma su döken yok mu?
Kimlerin kollarında erirken sen, inlerken belki de..
Hangi bilmediğim eller gezinirken bedeninde, hangi yabancı dudaklar çekerken dudaklarını kendine,
Benim oyulan kalbime sığınacak bir beden yok mu?
Uyuyorsun..
Sessizce..
Ben o sessiz odanın hayaletiyim unutma!
Ben; zevkten altında inleyen  o kadının, sadece görebildiğin silüetiyim aslında..
Ben; vicdan denen, dört nala koşan o şeyle bitmeyen hesaplaşmanım aslına.
Bu kez anladım..



13 Şubat 2014 Perşembe


Sonra kocaman bir gürültü koptu.
Sessizlik ve derin bir uğultu. 
Evet bunca hengame arasından çekip çıkarabilmişim seni,
Binlerce ten arasından alabilmişim kokunu,
Sessizliğimin çığlıklarınla verdiği savaşta galip gelmişim evet!
Parmaklarını parmaklarımla sımsıkı düğümleyip,
Tek bir damlasının gözyaşının, düşmeden yere..
Sevebilmişim seni adam.
Tekrar yazabilmiş ellerim, kalbim, dudaklarım..




Selam,
Çok uzun zaman oldu.
Aslında yenilerden değilim, çoo..k eskilerdenim ama artık yeni oldum.
Feraşe' nin dönüşü diyelim :)
Herkese merhaba ve inşallah eski dostluklarımı bulabilmek ve yenilerini ekleyebilmek ümidiyle..