26 Mart 2014 Çarşamba

Nerden Nereyeee :D

   Kabarık saçlar, dar taytlar, vatkalı ceketler, gömlekler, 75 ekran gözlükler, nedendir bilinmez özellikle erkeklerde daha bir çok görülen kuyruklu saç furyası.. Allah' ım ne zamanlarmış ya! Tamam; kıyafetler, ayakkabılar ve hatta saçlar fosurt olabilir ama yeminle müzik o zaman müzikmiş. Müzik o zaman siyasi bir değer değil sadece kulağa, kalbe, zevke hitap eden bir olguymuş, şimdiki gibi değilmiş yani, gerçekten müziği sevdikleri için yapmış insanlar, para hep ikinci planda kalmış. 
    Klipler belki çok kalite kokmuyor ama müzik çok daha ön planda olduğu için klip sadece sunummuş adamlar için. Ortaokulda tarih hocamız o ders için şöyle bir şey derdi hep; "sınavda sorduğum soruları bu zamana kanalize olarak değil, o zamanın şartlarını düşünerek cevaplayınız lütfen!" Şimdi, bu tip bir değerlendirme çok daha doğru olacaktır tabi, bu sebeple kliplerin kalite kokmaması aslında yalanmış. Kendi tezimi çürütebilen bir canlıyım. O şartlar altında çekilmiş belki de en kaliteli kliplerdir. Hani olur ya; eski fotoğraflarınıza baktığınızda "ben bunu nasıl giymişim, Allah Allah diyen bu bluzu, bir Allah' ın kulu yok muydu üzerimden fıydırıp atmamış allasen! şeklinde yorumlar yapar eğleniriz kendi kendimize. Halbuki belki de o yıllarda o bluz için kıçımızı yırtmış da olabiliriz; ille al anne, al anne diye, vitrinlere yapışmış da olabiliriz o şimdi sümük atmadığımız bluz için. Demek ki o zamanın değerleriyle bu zamanın değerleri arasında kimi zaman kıroluk açısından uçurumları olabiliyor. Ben buna göze perde inmesi sendromu diyorum :D Ama yani halen sorarım kendime ya; orta okulda beden dersi bir an evvel gelse de giysem artık dediğim; cart turuncu bluz, cart sarı şort ve cart fıstık yeşili ayakkabılarımdan oluşan o na mütenahi 3'lü kombinimi neden birileri öğlen arasında çalmamış ya :D Nasıl bir şeydi onlar öyle ya :D Trafik lambası gibi nasıl da okulun içerisinde fink atmışım ben anlamış değilim inanın. Yani tamam eskilere hürmet hürmet ama vallahi billahi keşke görmenizi sağlayabilseydim, baya bir dolar taşardı yorum haznem emin olun :D Aaay hatırladıkça gözlerim kamaşıyor, vallahi neden biri fıydırıp almamış üzerimden ya onları, ben çıplaklığa razıydım ki :D 
    Öhm öhm neyse; eskilere hürmet.. Ben eskilerle doldurmayı severim kulaklarımı. 70s - 80s benim için müziğin altın çağıdır. Modern Talking, Boney M., The Rolling Stones, Pink Floyd, The Beatles, Abba, The Eagles, Queen, The Bee Gees, Bob Marley gibi gibi insancıkları dinlemek beni hiç kimsenin, hiçbir şeyin edemeyeceği kadar mutlu ediyor inanın. İnanın bu saydklarım ve daha unuttuğum nicesi = gerçek müzik. Kulaklarınız mest olacaktır. Gerçi biraz da tarz meselesi hoşunuza da gitmeyebilir ama denemek de fayda var diyorum. 
    Mesela ben eskilere fazlasıyla takık bir biri olarak; Türk müziğindeki Yeşilçam' ı da ölümüne dinleyen, filmleri ezbere bilen, odamdaysam ve salonda TV açıksa şarkıdan filmi, başrolleri ve konusuna kadar hatırlayıp anında salona uçabilen bir kadınım. 
Türkan Şoray hayranlığımı bilmeyen zaten yoktur. 
Kısacası; eskiler candır. Eskiler inanın harikalardır. Zaman tüneli denen şey bir an evvel icad edilsin istiyorum. Hey Scotty bizi ışınla! :D
Gitmeden ŞU ŞARKIYI bir dinleyin, şu klibi bir izleyin de öyle gidin madem. Yalnız ikisinde de hep aynı ceket, aynı kolye, aynı aynı aynı annicağınız :D, Of!
Sevgiler.




25 Mart 2014 Salı

Ben, Feraşe!


Osmanlıca "Gece Kelebeği" demekti. 
Kur'an-ı Kerim' deki yerim ise; kendisini ateşe çarpıp helak olan kelebek.. 
Anlamım derin, anlamım çok derin. 
Kelebek ben, ateş sen.. 
Etraftaki tek ışıksın, önümü görmemi sağlayan bu yüzdendir ya etrafında dönmeye mecburum. 
Işığınla ışıklanmaya, sıcağınla kanatlarımı hafifletmeye mecburum. 
Ben bir kelebeğim, kendisini ateşinle kavuran, helak eden bir kelebek.. 
Yükseklerde oluşum korkutmasın seni, unuttum sanma. 
Hangi vadideyse eğer kanatlarım, ordaydın sen de. 
Bitmedin hiç bir zaman, bitemedin.. 
Ömrüm kısa bilirsin, bir kelebeğim ben, seninle son bulsa ya bu ahir ömrüm! 

Kalbin en sıcak yerindi, ben en çok O' nun etrafında uçmayı sevdim, hala da öyle. Eskisi kadar sıcak olmadığını fark ettiğimde, üşümemek adına az da olsa uzaklaşmalıydım, uzaklaştım.
Çünkü Feraşeler en çok soğuktan ölürken acı çekerlermiş..

Ateşinde yok olan, helak olan kadın.. 
Pervaneler gibi etrafında dört dönen ama sesi çıkmayan, asil kadın Feraşe(!)..
Unuttum mu sandın?! Asla!
Feraşe..
Ateşinde pervaneler gibi dönen, kanatlarını eriten günahkar kadın.. 
Sevmek bu kadar mı yakan bir şeydi ki o kanatların sevdiğinin avuçlarında eridi, gitti.. 
Bu kadar mı sertti ki duvarları çarptığında dağıldın bittin?! 
İşte budur döne döne sevmek, yana yana sevmek. Ben seni yana yana sevdim. 
Gözlerinden kanatlarıma düşen bir damla yaşla kavurdum kendimi ben, acımadım arkamdakilere, acımadım kimseye.




24 Mart 2014 Pazartesi

Hey Adam!


Bütün parmaklarıma yüklediğim,
Dilleri lal olmuş bir sürü kelimelerim var benim.
Yaptığım şey yalnızca avuçlarımı sıkmak,
Tırnaklarımla derimi delecek kadar sıkmak..
Avuçlarım açıldığı an serbest kalacak diye korkuyorum kelimelerim..
Aşkı, umudu avuçlarımda sıktım ben,
Her harfi parmak aralarımdan bir bir kayıp gidene kadar..

Sırtımda tonlarca yükle yürümeye çalışıyorum ben.
Kanatlarım kırık, kalbim desen yıkık harabe..
Güneş doğar diye bekletilen, gözleri ufukta bekleyen kadın,
Ben, Feraşe!

Kulaklarım, dilim, ellerim, kolum, ayağımdı acıdan kesilen,
Heder olmuş yüreğimin merhemiydi gitarındaki her nota.
Bense o bastığın notalar gibiydim, en derinden.
Bastığın notalar gibi, evet!
Her telde bir parçam vardı, 
Her parçam ayrı bir teline tutunmak için uğraş vermişti halbuki.
Hey Adam!
Ben burdayım hala,
Keşfedemediğin o telde, son gücümle tutunmuş halde,
Son nefeslerimle bekliyorum seni.
Bu şarkı gibi..




21 Mart 2014 Cuma

Günahlar İşliyorum.


Ben çok büyük günahlar işledim aslında.
Ellerim, kalbim, ayaklarım hep ezildiler altında günahlarımın.
Bana uzanmış olan tüm elleri de sürükledim günahlarıma, 
Sevmek kolay sandım, sevebilirim sandım,
Bilemedim her yerime bulaşacağını acının.

Bir çok hayalin yerini değiştirdim ben.
Gözüme güzel geldikleri gibi yerleştirdim etrafıma.
Sicim gibi dağıldılar.

Ben umudu hiçe sayan Feraşe!
Yarı yolda insanlar bırakan kadın.
Geri dönüşler için yaratılmış acınası işkence.

Ne diyim ki sana ben Feraşe, ruhun malzeme, kalbinse oyuncak olmuş kadın!


Eveet,
Ben mimlenmişim :)
Sevgili harika insan DEEP beni mimlemiş , kaçamadık :D
Şimdi ilk 3 sorudan başliyalım;

1- Neden Blog Adın?
Valla şimdi olay şöyle gelişti,  ben biraz melankolik bi tipim, bilirsin :) nedendir bilinmez bir gün kitap         okurken içinde FERAŞE diye bir kelimenin geçtiğini gördüm ve araştırdım, Osmanlıca' da manası GECE KELEBEĞİ.. beni çok etkiledi ve ruhumla örtüştüğünü hissettim, eskileri sevdiğimden midir bilemicem ama tek bildiğim kendi adımla çağırsalar dönüp bakamayacak kadar alıştım bu isme.

2- Hayat Felsefeni Belirleyen Bir Söz?
"Aşk dudaklarımı kilitlese de, kalbimi şair etti, senin bildiğin aşklardan Feraşe çoktan firar etti.." Sago söyler de ben nasıl felsefe edinmem, ı ıh çok ayıp :)

3- Kendimle ilgili 3ü doğru olan 4 şey?
    - mutlu
    - aşık
    - sessiz
    - cadı

Eveeet; şimdide sıra Çalıkuşu Miminde :)

Hatıram; evet hatıram yine bi aşk hikayemdi. Yasım 4' tü (inebildiğim kadar indim, adım hıdır elimden gelen budur Deep' cim :) ) adı uzaydı. ben koymuştum adını, hergün oynardık, koşardık vs. ama yıllar sonra öğrendimki o benim sadece hayali arkadaşım olmuş. Uzay hiç olmamış. ne yıkımdı ama :(

19 Mart 2014 Çarşamba

Hemencecik


Bence ısıtmalısın ellerimi,
hemde en tezinden..


Saniyeler.

Anlamadıkların ve anlatamadıklarım var.
Sessizce bu savaş alanından uzaklaşmam gerekti evet!
Biliyorum incittim,
Biliyorum un ufak ettim içini ama, anlatamadıklarım, anlamadıkların var.
Gidenin kazandığı bir oyun oldu bu biliyorum.
İçimdeki yangın o kadar büyüktü ki, dumanlar arasında boğulduğunu göremedim evet!
Halbuki bana nasıl da sarılmıştın, nasıl da tutunduğun son dal gibi gelmiştim sana.
Nerden bilebilirdin ki yangında ilk kırılacak dal olacağımı,
Bilemezsin, bilsen gelir miydin?
Sen bana kilometrecelerce yakın, bense sana saniyeler kadar uzağım işte.


...


Bazen o kadar sessiz kalıyorsun ki, başım ağrıyor.
Halbuki konuşsak ya eskisi gibi gözlerimizle bağır çağır.
Keşke demek çok ağır,
Özlemek keza öyle.

Bazen öyle sessizsin ki adam,
Sessizliğin ölümümü korkutuyor.

Feraşe' ye tek bir kelime düşüyor yine;
Özledim.