16 Temmuz 2014 Çarşamba

ÇÜNKÜ ÇOK KÜÇÜKSÜN..



Hayat kısa değilken, belki de çok şey yaşayacakken ölüm sessizce giriverir aralarına.
Henüz yaş küçük olduğu için anne kokusu hala en favori kokudur aslında.
Kimse kaybetmek için yaşamaz, aslında en hazırın diyen de en çabuk pes edecek olandır.
Büyük bir gürültüyle uyanırsınız.
Hani arabalar mıcırlı yolda giderken yolla lastik ilişkisinden doğan o ses var ya, onun gibi işte..
Daha da ağırı..
Ev size göre mahremdir.
Siz ve istedikleriniz dışında girilemez!
Hane-i tecavüzdür değil mi?
Sonra odanızdan kapınızın kırılırcasına tekmelendiğini duyarsınız, 
Kapı eninde sonunda açılır,
İçeridelerdir artık.
Kulaklarınızı tıkasanız da o ses gitmez.
Sonra yavaş yavaş odalardan alınır, ev önlerine çıkartılırsınız.
Küçüksünüz lan, baya baya küçüksünüz.
Anlam veremiyorsunuz.
Ama bir şeylerin yolunda gitmediği aşikar..
Sonra iki kaşınızın ortasında daha önce çok görmediğiniz bir şey belirir..
Silah namlusu..
Tehdit edilirsiniz.
Ama o kadar küçüksünüz ki, sanırım bu şehirde kocaman bir oyun var dersiniz içinizden.
Evet o şehirde oyun var çocuk!
Konuşan ölür.
Babanı alıp götürürler, sebep yok.
Annen her zamanki gibi seni arkasına, eteklerinin arasına almaya çabalarken,
Nefesinin havaya karıştığını görürsün,
Annen o oyuncakla öldürülür.
Ölümü bilmediğin için henüz,
Korkmaya başlarsın, çünkü ölüm yoktur aslında senin için,
Sadece annen ses vermiyordur ağlamalarına.
Bir koku yayılır etrafa, Kan Kokusu..
Hani hiç gitmez ya,
Burnunu kazır gibi çakılır da kalır orada.
Heh öyle bir his işte.
Sonra o kadar korkmuşsundur ki işersin altına.
Bir yandan utanırsın bir yandan da anneni beklersin temizlenebilmek için.
Artık kimsen kalmamıştır.
Sen ve oyuncaklı asker dışında.
Sarılmak istersin, çünkü senden çok büyüktür.
Senden büyük merhamet ederdi ya sana hep, işte ondan.
Ama sana değen tek şey oyuncağıdır.
itekler seni.
Sonra askerin arkasında su gibi bir melek belirir,
Gülümser..
Korkun azalmıştır, gülüyorsa merhamet eder çünkü..
Seni kucağına alır, alnını okşar..
Oyuncağı çarpmıştı ya hani askerin,
kanayan alnını siler.
merhametin kolunda yola çıkarsın.
Sonra bir kapı açılır,
Senin gibi bir sürü Filistinli bebekler ordadır..
Annem nerde peki dersin meleğe, ve babam?
Oradadır derler,
Annen gülümser ya uzaktan, sarılmak çok başkadır. 
Alnında nur, sesinde ipeklik..
O kadar miniktin ki çocuk,
ve İsrail o kadar acımasızdı ki..
Sen ne yapabilirdin ki..
Bebekler günahsızdır!
En azından bebeklere merhamet et İsrail!
ve biliyorsun değil mi!;
Onların gözünden akan her damla yaş için,
Kalplerinin korkudan attığı her dakika için,
Etlerin uzayana kadar yanacaksın..
Rabbim bu acımasızlığa susar mı sence!
Daha söylenmesi gereken çok beddua var..





Hiç yorum yok: