9 Mayıs 2014 Cuma

La Tahzen Feraşe, La Tahzen!


Hani en derinin paramparça olur da,
Sen sadece izlersin ya!
Sadece izliyorum en derinimi.
Neredesin ne haldesin pek bir fikrim yok.
Hayat bana çizdikleriyle seni de mi kandırdı,
Bir bilgim yok.
Ama biliyorum ki üzgünsün.
Sonunu bilmediğin bir yolculukta,
Pusulanı elinden aldığım için kızgınsın bana.
Ama bilmiyorsun,
Senden çaldığım o pusula işime yaramadı.
Kocaman dünyada küçücük bıraktı beni.
Güneşini almışım ben senin.
Şimdi her yerin soğuk.
Ellerin, gözlerin..
Bense suçlu!
Sana göre idam, bana göre müebbet.
İdam olmamalı cezam!
Müebbet olmalı işte!
Ve ben hemen ölmemeliyim.
Ah kalbim!
Ah şu kalbim ne kadar üzgün bir bilsen.
Her şey bıraktı da yakamı bu vicdanım susmuyor, bir bilsen!
Ah bir bilsen ki uyuduğum gece yok.
Bir bilsen ki aydınlığım karanlık.
Bir bilsen ki avuçlarım havada, düşecek bir kucakları yok!
Bir bilsen beni.
Keşke bilebilsen be adam.


3 yorum:

Profösör dedi ki...

Kara tiren acı acı üç defa öttürdü düdüğünü... Sonra homurdana homurdana hareketlendi birden. Geride bıraktığı bir damla gözyaşı, hazin bir el sallayış. Bu şiirin son mısrasında boyrnunu büktü adam.

jetlagis dedi ki...

Uzun zaman oldu, uzun zaman yazılarımızda birbirimize dokunamadığımız upuzun bir zaman.
Gölgelikte ki yazılarını yeni gördüm. Döktürmeye başlamışsın yine.
Biraz sen biraz ben eskisi gibi.
Ben demir kazık sen kuzey yıldızı pusulamız aynı bizim ve tüm pusulalar bizi gösterir.
Buldun beni her şeyi o gün bırakmışken ve eski bir dost gibisi yok.

Feraşe dedi ki...

Okadar haklisin ki. Yazilarini begeniyle okurdum ama sanirim artik blogun yok. Uzuldum. Keske olsa ve ben yine sabahlara kdr okusam. @jetlagis