İstemiyorum!
Bilmek istemiyorum herhangi bir şeyi, neden olamadığını da bilmek istemiyorum..
Sormaktan, sorgulamaktan, sessizlikten, sessiz hayaletinden, cevapsız kalan ruhu kayıp sorularımdan, aklımın odalarında oynadığım mutluluk oyunlarından artık bıktım!.. Nefesimi kesiyorsun! Nefesimi kesiyorsun!
Acı çekiyorum, çektiğimin tarifi yok, meleklerimin omuzlarına yüklediğim yükten Yaradan'ın haberi yok.. Sessizce kitaplarımın arasına sıkıştırdığım notlardan da.. Tek sahipliğimken bir kaç gr et ve içine sığınan kemiklerim; ben kemiklerimden sıyrılıp kalbim elimde gelmiştim sana.. Şuan beni dinlediğini biliyorum, sesimin kalp duvarlarını titrettiğini, en ince sızılarına bir asit gibi döküldüğümü biliyorum..
Ararken diğer yanımı ben, ararken diğer yanını sen.. Biliyorum ki bu uzun yollar da biter ve mesafeler sadece hoşçakal demekle yetinir. Sen bitir dedikçe ben oynamaya devam ettim bu oyunu hep. Ben bu kalbi paramparça ettim ve sildim attım gurur denen kanseri ondan.. Sensizken; akrepler yelkovanı kovalarken korkakça hemde, ben sadece tutmakla yetindim onları akıp gitmemeleri için.
Duamdın dilimde; Allah'ım kalbe aşkı koyan da sen değil misin? Sök al ne olur! Sen aslında bedenimde yer bulacağım diye diğer yaratılanları ezip geçen, sen aslında kalbimi ellerinde tutmak isterken vahşice sıkan nefes aldırmayansın.. Sen bensin; ben de sen.. Yani sen = ben. İzin ver seninle yok olup gitmeme, izin ver nefesimi kesmene, izin ver uyumayayım, izin ver avucuna düşsün incilerim, izin ver umutlarım çarpmasın artık duvarlara, izin ver son kez çekerken nefesimi içeri adın çıksın ağzımdan. Ölüm bile güzelleşmez mi o zaman?
Sen; peygamberler peygamberinin en zor anında göğsüne koştuğu biricik zevcesisin bana..
Bırak her anında koşayım sana, çarpayım göğsüne..
Bırak her anında koşayım sana, çarpayım göğsüne..